02 Nis Hastalıklar: Bu Hastalık Nereden Gelmiş? [Youtube]
Yasemin: Engin’ciğim hoş geldin.
Engin: Merhaba, hoş bulduk.
Yasemin: Demin bir şey anlatıyordun istersen, kitaptan sen bana açıp herhangi bir yeri soruyordun ama- o anlattığını paylaşmak ister misin bilmiyorum?
Engin: Çok kısa bir şey, buradan sağlıkla alakalı konuşabiliriz belki.
Yasemin: Tamam.
Engin: Bir telefon konuşmasında sinirleniyorum. Telefonu kapatıyorum, bir ya da iki dakika sonra damağımda bir sivilce gibi bir şey oluşuyor ağzımda ama böyle sivri ve çok bariz belli. Onun reaksiyonuyla oluştuğunu ben bile algılayabilecek kadar hızlı oldu mesela.
Yasemin: Oldu. Yakın tarihte mi oldu? Geçti mi sonra?
Engin: Ben onu fark ettim. Aslında öfkemle alakalı olarak hani ne oldu ne bitti, kız kardeşimleydi konu, sonra hani zihnimde çözdükten sonra patladı. Anında. Çok enteresan yani.
Yasemin: Evet, enteresan deneyimmiş. Zaten şöyle oluyor yani, bünye bünye bünye diyip, doktor arkadaşımız sağ olsunlar, birinde olanı öbüründe anlamıyor, öbüründe olanı yani herkes kendi kendine bir şeyler yarattığı için sağlığımız da böyle bozuluyor. Düşündüklerimizin yaratımı ve sonucu olarak bozuluyor.
Geçen gün hatta bir cerrah arkadaşım vardı, o dedi ki; ben kendimi muaf tutuyorum dedi ama doktorlarımız artık tedavi etmiyor, teselli ediyor sadece dedi. Ben bakakaldım. O lafı benim etmem lazımdı, o etti. Hakikaten cerrahlar başka bir şey yapıyor. Biri kolunu, bacağını kırdı. Onlar lazım yani. Onun dışındaki doktorlar, yani tıp çok geride olduğu için, daha çok bebek adımlarıyla ilerliyor. Bence o kadar mesela şimdi yeni bir şey çıktı. Psikonöroimmünoloji diye. İşte o dal, nihayet nihayet çıktı, çünkü ben hep onu söylüyordum, niçin böyle olmuyor, niçin böyle olmuyor diye. Şimdi o dal, insanların direkt hastalığının, mesela karaciğerim hasta diye gittiğin zaman, ne yaşadınız, bu hastalık başladığında siz neler yaşıyordunuz hayatınızda sorusunu soruyor. Yoksa bildiğimiz klasik tıp, karaciğer, enzimler falan karaciğere bakıyor, halbuki ne yaşadı? Benim hep anlatmaya çalıştığım ne yaşadığı çünkü o yaşadığıyla verdiği emirler içeriye verdiği emirler sistemi bozuyor.
Sistem de, bir de şöyle bir şey oluyor, vücudumuzda hatta benim bir arkadaşım bunu sormuştu ve çok güzel bir soruydu o, demişti ki o he bir yerimiz arızalanmıyor da bir çok yerimizde çıkıyor arızalar. Çünkü arızalar bize doğru soruyu sorduracak yerden çıkıyor. Yani bu sağ tarafımız erkekle ilgili, erkek enerjisiyle ilgili problemlerde, sol tarafımız da kadın enerjisiyle ilgili problemlerde arızalanıyor. Diyelim sağ omzun ağrıyor, e doğru soru ben hangi erkeği omzumda taşıyorum. Yani bunu sordurtuyor burası. Anlatabiliyor muyum? Doğru soru. Yani gözünün görmesi bozulduğu zaman, kimi görmek istemiyorum? Mesela boğazın şişti, faranjit oldun, grip oldun, kime neyi söyleyemedin de şişti? Gözünü kapatıyorsun hemen hop geliyor zaten gözünün önüne. Bir hafta önce kime ne söyleyemedinse onu buluyorsun, orada kendini çalıştırıyorsun, söylesem ne olur zannederdim. İşte o kırılıp, alınır, küser, bu doğru muyla başlıyorsun ve orada kendini söyle hale getiriyorsun mesela. Söyle hale getirebildiğin ama sevgiyle. Bağırıp, çağırarak söylemek, oradan da geri çarpar çünkü. Sevgiyle, gerçekten istediğiniz, evetse evet hayırsa hayırı söyleyebilir hale getiriyorsun hayalinde, buradaki boğazının şişi iniyor mesela. Onun için o damakta çıkan o kadar güzel vermiş ki sinyali, hemen sen çözmesen büyürdü o, artık nelere dönüşürdü Allah bilsin. Çünkü mesela kanser de öyle.
Kanser, tamamen hücre deformasyonu, hücrenin kendi çoğaltması ya böyle karnabahar gibi. Gittikçe büyüyor, böyle yan tarafa gidiyor falan. Şimdi orada da zaten o düşünce oraya gitmiş etki etmiş demek ki. Ne yaşadıysa, orayı çözmediği için içerden alarm veriyor beden. Yani bak burayı çözeceksin. Mesela midedeyse bu neyi hazmedemedi? Kim ne laf etti de hazmedemedi? Mesela Bağırsaktaysa kabızlık, geçmişi bırakamamam. Yani tabi bunu isimlendirerek bakmayacak. Soruyu soracak çünkü başka bir şey de çıkabilir. Onun için ben isimlendirmelere de karşıyım ama genellikle de doğru çıkıyor ama soru soracak ve o sorudan kim bilir neler neler çıkacak.
Önemli olan soru sormak. Teşekkürler.
Engin: Rica ederim.
Henüz yorum yok