Çocuklar Sınırlarını Bilmek İster! [Youtube]

Yasemin: Esen hoş geldin.

Esen: Hoş buldum.

Yasemin: Torbanda neler getirdin? Noel Baba olarak.

Esen: Valla aslında soru soracaktım Yasemin ama vazgeçtim. Demin ki yapılan konuşmalardan sonra aklıma bir kavram geldi. Yine ebeveynlikle ilgili. Psikoloji okurken, bizim ilk psikopatoloji dersimize psikiyatrist bir hocamız vardı, girdi ve ilk ders şöyle başladı: Dedi ki, işte hastalıkları, kişilik bozuklukları, sınıf falan derken en üste bir diyagram çizdi. Ondan sonra diyagramın ortasına bir çizgi çizdi ve oraya dedi ki ‘yeterince iyi ebeveynlik’. Ondan sonra bunun sol tarafı kişilik bozuklukları, diğer tarafı başka bozukluklar. Şimdi o benim için ebeveynlikle ilgili asıl milatlardan bir tanesi. Yeterince İyi Ebeveynlik kavramıyla karşılaştığım ilk o gündür. Aslında çok doğru. Yani hani, çok fazla vermek, yağdırmak, ihtiyacı olmadan yapmak, iyi yaptım sanarken o kadar aslında yanlış şeylere yol açıyoruz ki, bu yeterince iyinin şeyi şu; ihtiyacı olduğunu, ihtiyacı olduğu anda ve hatta belki biraz daha sonra, hemen değil ve ihtiyacı olduğu kadarıyla vermek ve bu, sadece maddi olarak değil, fiziksel olan şeylerde de belki sevgi, şefkat, sevginin dozu olmaz doğru fakat bazen, biz annelerde ya da babalarda şöyle bir kavram kargaşası yaşıyoruz. Mesela koruma içgüdüsüyle yaptığımız davranışları da sevgi olarak sayabiliyoruz.

Yasemin: İşte sevgi nedir diye düşünmek lazım.

Esen: Evet. O yüzden de ben bunu özellikle söylemek istedim yani o sevginin de aslında bir dozu var ya da benim gösterdiğim, şu an yaptığım şey tam olarak ne? Kontrol mü, müdahale etmek mi, onun yerine karar vermek mi? Yerine davranıyoruz bazen. Sonra, ne oluyor mesela toplumumuzda şimdi artık gittikçe artan bir narsizm vebası var. Ve işte narsist bireyler olarak gittikçe artan dozajlarda şu anda şey yapıyoruz. Yani hani ben çok duyuyorum, annelerden ya da babalardan, ‘ay bir tane bizim evde bir narsist var’. E sen yaptın. Yani o kendi kendine narsist olarak doğmadı. Allah her şeyi tam olarak bizi gönderiyor, bize öyle geliyor, ondan sonra biz ona değişik şeyler veriyoruz ve o ortaya çıkıyor.

Yasemin: Evet. Yani şöyle çocukerkil aileler oluyorum diyorum ben. Ataerkil vardı eskiden, anaerkil. Çocukerkil oldu maalesef. O çocuk ne isterse, ne istiyor diye her dakika ona soruluyor. Mesela ev taşıyacak, evini değiştirecek ebeveyn. O çocuğa, 3-4 yaşındaki çocuğa, bunu, bu evi beğendin mi falan diyorlar. Halbuki tamam taşınıyoruz, şimdi yeni evimiz bu. Bazen sınırları koymak gerekiyor. Sınırları koymak zaten çocuğun sorumluluk duygusunu geliştiriyor ve ilerde sorumlu olsun istiyorsak onun zaten sınırlarını bilemiyor o, onu koymak bizim işimiz ama onu böyle sonsuz sınırsız seviyorum adı altında saçmaladığı zaman ebeveynler, gerekten dediğin gibi o savunma mekanizmaları narsizmi gittikçe artırıyor.

Esen: Evet ve bu dozajından fazla yapılan her şey aslında çocuğun çok ciddi sınırlarını kavrayamaması ve kavrayamadığı gibi bir zaman sonra ne oluyor, başkalarının sınırlarını da anlayamıyor. Ne yapması gerekti, nereye kadar davranması gerekiyor, ne kadar arkadaşının sınırına girecek ya da arkadaşının sınırı neresi? Aslında sınır dediğimiz kavram belki böyle bir çizgi değil ama biz onu enerjisel boyutta algılıyoruz. Hepimizin kendince sınırları var bu sınırlar 0-6 yaşta çiziliyor ve bunu anne-baba çiziyor ve bu sınırları çizen davranış da işte o yeterince iyi ebeveynlik.

Yasemin: Hatta bunu şöyle çok minik örnekler anlatabiliriz hepimiz çocuklarımıza. Mesela asansör beklerken, asansör bekleyen bir yabancının çok yakınına gittiğin zaman o insan bir inşa rahatsız olur değil mi, bir geri gider. Çünkü onun alanına girmiş olursun yani belki dokunmuyorsundur ama yakın durmanı istemiyordur ve o da gösterir hemen. Bunu mesela çocuğa göstermek lazım. Bak sana da birisi mesela bu kadar yakın durduğunda nasıl rahatsız oluyorsun gibi. Yani aslında o empati duygusunu geliştirmek üzere çok şey yapılmalı. Çünkü narsistlerde empati duygusu yok maalesef gelişmiyor. Empati de nasıl güzel bir şey? Yani illa kendimi karşımdakinin yerine koymam gerekmiyor ama karşımdakinin duygularını ben bir ara duymuşum, hissetmişim muhakkak, hafızadan onu çağırarak onu dinlemektir empati ve o kadar da lazımdır ki, çünkü sen onu öyle dinlemediğin zaman hiç anlamazsın ki. Dolayısıyla narsistler karşısındakileri de anlayamıyorlar. Kendilerine de yazık ediyorlar, etraflarındakilere de ediyorlar ve dediğin çok doğru aileler yetiştiriyor, aileler sorumlu bundan ama tabii şöyle anneler de tanıyorum ben. Her adımını ölçüyor, her dediğini kendini suçlu hissediyor, ay çocuğa zarar verdim ay şunu mu yaptım acaba? O da değil. Yani evet bir bilinçli ola hali lazım, bir farkındalık lazım ama çocuk zaten kendi annesinden babasından bir yanlış görmezse belki okulda görecek, belki arkadaşından belki öğretmeninden çünkü o çocuğun da getirdiği bir karma var yani karmik olarak getirdiği bir enerji var. Dönüştürmesi gereken dersleri var. Tabii ki o dersi var diye çocuğa şiddet uygulamaktan bahsetmiyorum ama çok da tedirgin olmamak lazım diye düşünüyorum.

Esen: Şimdi tabi bu sosyal medyanın artmasıyla beraber devamlı anne-babalara şöyle davranın, böyle yapın. Bir de bu leyler çok arttı şimdi. Öyle olunca insanlar bunu devamlı dinleyip tedirginlik şeyleri de artıyor. Acaba travmaya mı sebep oluyorum.

Yasemin: Bir de zaten öyle, çok pardon sözünü kestim ama burası çok önemli unutmadan söyleyeyim. Yani kendi çocukluğunu iyileştirmeyen, kendi çocukluğunu dönüştürmeyen onu öyle yapayım diye zorlamayla, iradeyle yapamıyor. Yani bilgisini harekete, davranışa dökemiyor. Şöyle demek istiyorum; kendisi babasından tokat yediyse, tokat atılmasının kötü bir şey olduğunu bildiği halde atıyor.

Esen: Atıyor, evet.

Yasemin: Babasından yediği tokadı temizlerse, kendi de atmaz hale geliyor. Durum böyle.

Esen: Bu dediğinle alakalı gene okula gideceğim, Gelişim psikolojisi hocası da, şöyle bir cümle kurmuştu; Siz şimdi burada her şeyi öğreneceksiniz, ideal çocuk nasıl yetiştirilir, çocuk nasıl gelişir falan, fakat uygulamaya geldiğinizde içinizden anneniz çıkacak.

Yasemin: Eh işte, doğru.

Esen: Yani o hakikaten çok doğru. Ben bu işi bilen bir insanım ama çocuklarıma bazen yaklaştığımda bilgili Esen değil, annemin yetiştirdiği Esen devreye giriyor.

Yasemin: Tabii dönüştürmediğin sürece. Dönüştürürsen o olmuyor, kayboluyor. Sen seni buluyorsun. Bir de burada şöyle bir şey oluyor, hepimizde yani. Ya annemizin kopyası oluyoruz ya da tam tersini yapıyoruz zannediyoruz ama içerde kopya duruyor. Yani mesela annem  ne bileyim geç kalkardı benim annem, ben hep erken kalktım ve çocukların, evde de yardımcı olmasına rağmen, kahvaltı sofrası da hazır olmasına rağmen, çocukların başında tebelleş olup böyle yesene yesene, onlar da aç uyanmazlardı, ben aç uyanırdım da onlar tok uyanırdı ve yemek istemezlerdi. Yani o benim kalktığıma kalkacağımıza onlar da ben de pişman, sinir içinde kalırdım, onlar okula giderdi falan. Yani içimdeki anne duruyordu ama erken kalkmış. Ne fark eder. Uyu daha iyi yani. Sonra sonra çok sonra ben bunları anlayıp, dönüştürdüm.

Esen: Bakıp o davranışı değiştirmediğimiz sürece dönüştürmediğimiz sürece ve de kabul etmediğimiz sürece. Hani ‘benim annem böyleydi bu kadarını biliyordu’ hani olduğu haliyle kabul edip, yola orada ‘ben nasıl olmak istiyorumla’ devam etmek lazım.

Yasemin: Tabii, zaten bütün terapistler herkese demez mi? Annenizi değiştiremeyeceğimize göre ona olan bakış açımızı değiştireceğiz.

Esen: Çok doğru.

Yasemin: Hep oradan giderle ama gerçekten kendi çocukluğunda yaşadığı üzüntüyü o çocuk haliyle, işte bu tiyatro yöntemiyle anlatıyorum ben benim kitabımda mesela, uygulamalarını da yaptırıyorum, yani burada da çekiyoruz bazı çekimlerde kullandık onu, gözünü kapatıp kendini tiyatroda çocuk haliyle oynarken, neyi bilse doğrusunu yapacak, neyi bilse o kadar üzülmeyecek diye diye, kendini o çocuk hale geçiriyor ve onu bilerek o yaşantıyı yaşıyor ve o zaman beyin de geçmişi öyle olmuş zannediyor ve rahatlıyor.

Esen: Evet bilinç altındaki kaydı dönüştürmüş oluyor aslında. E son şeyi toparlarken bu yeterince iyi ebeveynlikte hani ne yapmak lazım baktığımızda şu gerekiyor; çocuğu gözlemleyip, şu an neye ihtiyacı var? İlk soru şu, hemen davranmadan önce ‘şu an benden ne istiyor?’ Şu an neye ihtiyacı var? Belki annesinden bile istemiyor. Kendi bir şey yapacak, kendiyle o an bir şey yapacak.

Yasemin: Çok doğru.

Esen: Kendiyle o an bir şeyi var ve kendi için biraz böyle beklemek, hemen değil. O yüzden onun biraz ağlamasına, üzülmesine, bağırmasına, acı çekmesine zaman tanımak gerekiyor ki…

Yasemin Kesinlikle, Zaten küçük çocuklar spor yapıyor ağlayarak, ciğerlerini açıyor. Bazen de öyle veya ifade demiyor, konuşamadığı için ağlıyor. Onun ifadesi o, izin vermek lazım. Aman sussun, aman sussun. Şeye benziyor, aman hep mutlu olalım. Hep mutlu olalım. Öyle bir şey yok. Acı da var hayatın içinde. Oradan anlayacağız oradan dönüştüreceğiz. Bir de şey çok doğru, kendisi yapsın diye bırakmak için hani bir derin nefes alıp verip, anda kalıp, o ne istiyor? Çünkü mesela motor gelişim yani sinir sistemi çocukların parmak uçlarından çok gelişiyor. Bırakırsan mesela ayakkabısını kendi bağlamaya çalışsa belki o yaşa gelmediyse bile, mesela ne bileyim düğmesini kapatması, şusu busu hepsi beyin gelişimi için faydalı ama onu ben giydireyim be bağlayayım ben bilmem neyle o gelişim olmuyor.

Esen: Evet. Doğru

Yasemin Çok sağ ol, iyi ki geldin.

Esen: Ben teşekkür ederim.

Henüz yorum yok

Yorum Yazın