İlk Yarıyıl Tatilim

Üniversitede ilk yarıyıl sona erdi ve ben bu dönem almış olduğum 8 dersten de geçtim. Bunlardan İngilizce ve Türk Dili hiç zorlanmadan A aldığım dersler oldu, yanı sıra Uygarlık Tarihine Giriş A, Hukuka Giriş A, Sosyoloji A, Felsefe B ve Psikoloji B şeklinde oldu. Matematik ise zar zor E oldu, geçtim 🙂

Senenin başında fark ettim ki, liseden aklımda pek bir şey kalmamış, hoca da sanki onların hepsini canavar gibi biliyormuşuz kabul etti ve üstüne yeni yeni bilgiler eklemeye başladı. Allah dedim, ben bu dersi hiç bir zaman veremeyip bu okuldan da mezun olamam herhalde.. Böylece elimi çabuk tutup hemen bir hoca buldum kendime ve ondan özel ders almaya başladım. Nezih hoca aslen ortaokul hocası, ilk günler adamcağız inanamadı, beni annesiyle mi kıyaslasın, resmimi çekip nişanlısına mı göstersin ne yapacağını şaşırdı adamcağız. Derken biz ortaokuldan logaritma, faktörler vs bilgilerini hızla geçip kendimizi matrislerde bulunca hocam üniversitede görmüş olduğu ancak çoktan unutmuş olduğu konuları bana gelmeden önce çalışıp gelir oldu. Sınavlar, bir ara sınav (vize) bir de final şeklinde 2 defa oldu. Ben vizeden ala ala 23 aldım (100 üzerinden), çalıştığım konulardan sormadı hoca. İş kaldı finale, bir gün derse daha önce hiç görmediğim bir delikanlı geldi, “Vizeden kaç aldın?” dedim, “85” dedi, “Aa süper” deyince “Ama bu benim 3. kere bu dersi alışım” dedi. meğer ondan, sınıf her dersten daha kalabalık geçiyormuş.

Sosyal bilimler için matematiğe ne gerek olduğunu kimse anlamış değil, herkes şaşkın. Bir de kötü tarafı ileriki sınıflarda asıl almak istediğin derslerin saatleriyle çakışıyormuş. Taktım canımı dişime, matematiği öğrendim. Final notumu bilmiyorum ama 80li bir şey olmalı ki sonuçta o 23ü E’ye kadar yükseltmiş olmalıyım. İşte böyle çocuklar, insan istedi mi ve yapabileceğine inandı mı, dağları devirir.. Gelelim genel olarak derslerin ve okulun durumuna: Bir defa üniversiteyi toplumun önünde buldum ben, bir çok konuda yenilikçi, devrimci ve ileri. Mesela psikolojide Eleştirel Psikoloji diye bir kitap okuduk ve konuları irdeledik, tamamen ana akım psikolojiyi eleştiriyor ve hatta yerden yere vuruyor diyebiliriz.

Uygarlık tarihine giriş dersinde ise gerçekten çok zevk aldım, tarihin yazılımı kime göre ve neye göre fikrinden yola çıkarak daha nesnel olmak adına olgulardan yola çıkmış insanların araştırmalarını okuduk. Diyelim başlangıçtan itibaren birayı ele almış ve bir dedektif titizliğinde biranın ilk gününden bugününe takip etmiş. Konuya böyle yaklaşınca global bir bakış açısı edinerek ülkeleri, ritüelleri, yönetimleri, kitleleri anlayabiliyorsun. Sonra felsefe dersine bayıldım. Nihayet antik çağ filozoflarını çok çok iyi anladım. Benim genç zamanımdaki üniversite yıllarımda o ders bana baygınlıklar geçirtmişti, hiç bir şey anlamamıştım, aptal mıydım neydim ben dedirtecek kadar anlamamıştım. Ama şimdi anlıyorum ki zamanla yontulurken insan hayatı ve kendini daha iyi tanımaya başlıyor, öyle olunca da adamların neyin peşinde olduğunu hemencecik anlayıveriyor. Sosyoloji dersinde 2000li yıllarda Portekiz’de toplanmış çeşitli ülkelerden bilim adamlarının ‘Sosyal Bilimlerde Açılım’ amaçlı yazmış oldukları Gülbenkian Raporunu okuduk.

O zaman anladım ki, ben bundan 40 sene önce okumuş olsaymışım o sosyoloji bilimi bugün demode olmuş olacakmış. Her şey gibi bilimlerde de yenilik hem bakış açılarında hem kural koyamayışlarında kendini gösteriyor. Hukuka gelince, harika bir hocamız vardı, bize hikayelerle anlattı hep. Ancak hukuk ülkemizde kanayan bir yara, sizin zamanınıza kadar düzeleceğini umuyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım.

Henüz yorum yok

Yorum Yazın