SINIRLAR

Nerede başlayıp nerede bittiğimizi bilmediğimiz bir dünyada sınırlarımızı açmalı mıyız yoksa korumalı mıyız?

Makro düzeyde bakacak olursak toplumların sınırlarından bahsedelim önce, sonra da bireylere geçeriz.

Bildiğiniz gibi toplumlar ortak bir dil ve kültür oluşturmuş, inanç sistemi temelinde birleşmiş, ortak geçmişe sahip ve gelecek hayali benzer olan insan topluluklarıdır. Hal böyle olunca kendi içlerinde oluşturdukları düzeni korumak adına gün geçtikçe sınırlarını koymayı bilmişler. Çok değil bundan 200 yıl kadar önce belirsiz olan sınırlar gün geçtikçe daha çok parçalanarak, küçülerek ve belirginleşerek bugünlere gelmiş. Güç kullanarak diğer toprakları ele geçirmek, yağmalamak eskidenmiş çok eskiden…

Nasıl ki bugün komşunuzun evini işgal edemiyorsunuz, komşunuz izin vermiyor çünkü, sizi yaka paça dışarı atıyor, aynısı ülkeler diğer ülkeleri işgal etmeye kalkıştığında başına geliyor. En yakın örneğini Amerika’nın Irak’ta altı yıl debelenip sonra çekip gitmesini izleyerek yaşadık. Buna kısaca güç kullanma devri bitti diyebiliriz. Fransa eski Eğitim Bakanı Luc Ferry ‘Sevgi Devrimi’ adlı kitabında öyle güzel anlatıyor ki…sevgi adında bir güç var ve ondan başka çare yok!

Einstein’ın kızına yazdığı mektupta da görüyoruz “Bir enerji var onun adı sevgi, insanların henüz haberi yok” diyor ve somut bir şeyden bahsediyor, internetten açıp o mektubu okuyabilirsiniz.

Ancak gelin görün ki sevgi diye anladığımız şey de tamamen yanlış anladığımız bir şey. Sevgi demek bütün sınırları kaldıralım, kapıları sonuna kadar açalım, gelen gelsin, giden gitsin, yolgeçen hanına dönsün demek değil! Sevgi başkalarının iç işlerine karışmamakla başlıyor. Konulan sınırlara saygı göstermekle başlıyor. Sınırları delmeye çalışmak, yasakları sevmek küçüklükten gelen arızaların sonucudur ve başı belaya sokmaktan başka bir işe yaramaz.

Nasıl ki asansör beklerken birisi size çok yaklaşsa rahatsız olursunuz, sebebi o kişi sizin görünmeyen sınırlarınızı geçmiştir ve beyniniz tehdit algısıyla alarm verir, aynısı tüm görünen ve görünmeyen sınırlar için geçerlidir.

Çocuğunuz daha bebekken bile yemek istemediğinde onu zorlamak, zorla ağzına kaşığı sokuşturmaya çalışmak onun sınırlarını geçmek demektir ve aslında tecavüzle eşdeğerdir çünkü tecavüzün kelime manasını açacak olursak ‘zorla birisine bir şey yapmaya çalışmak’ diyebiliriz.

Biraz daha büyüdüğünde izinsiz odasına dalmak veya ikide bir de ona ne yapacağını söylemek hep sınır ihlaline girer… Gizli veya açık düşmanlığa ve çatışmaya sebep olur.

O halde en azından farkındalığımızı arttırıp kimin sınırlarını zorluyoruz diye kendimize sorarsak ve gün içinde bunun tersini yapabilecek idmanları geliştirebilirsek kendimizde dönüştürdüğümüz her şey gibi bunun da bütünde yansıması olacaktır.

Henüz yorum yok

Yorum Yazın